SUNNİ
MEZHEPLER
2
- SUNNİLİK ( EHLİ SUNNET VEL CEMAAT)
Hz.
Muhammed öldükten sonra ortaya çıkan devletin liderliği sorununda belirli bir
ayrışma gerçekleşmiştir. Bazı kişiler devletin lideri, imam konumunda Ali'yi
görmek istemişlerdir. Nitekim Şiilik inancına göre imamet Ali'nin hakkıdır ve
peygamber bunu yaşarken ima etmiştir. Sünniler Ali'nin de imamete uygun
olduğunu kabul etmekle birlikte, peygamberin yaşarken kendisinden sonra Ali'nin
imam olması gerektiğini ima ettiğine inanmazlar. Nitekim Şiilerin büyük bir
çoğunluğu Ali öncesindeki 3 halifeyi kabul etmezken, Sünniler kabul eder.
Şiilik ve Sünnilik arasındaki tartışma bu şekilde siyasi bir tartışma ile
(kimin imam olması gerektiği) başlamış, zaman içinde iki grup ibadetler ve
çeşitli akide konuları açısından da ayrışmıştırlar. Üçüncü siyasi grup olan
Hariciler ise başta Ali taraftarı kişilerdi. Bununla birlikte Sıffin Savaşı
sonunda hakem tayin edilmesi olayına sonradan karşı çıkmış, bu hakemliğin
geçersiz olduğunu öne sürmüş ve ayrı bir grup olarak ortaya çıkmışlardır.
SUNNİLİĞİN
TEMEL ÖZELLİKLERİ
1.
Sünniler Şia'dan farklı olarak peygamberin ölümünden sonra halife olan ilk dört
halifenin (Hulefa-i Raşidin) hepsini tanır ve dört halifeyi doğruluk üzere olan
halifeler olarak saygı ve sevgiyle anarlar.
2.Herhangi
bir kimsenin soyunun imameti hak ettiği fikri bulunmaz .Genel olarak Şia ile
arasındaki en büyük ayrılıklardandır. Nitekim imamet, halife makamı Sünnilikte
önemli olsa da Şia'nın çoğu mezhebinde olduğu gibi itikatta bir yere sahip
değildir. Aynı şekilde peygamberin torunu Hüseyin'in Kerbela'da öldürülmesi
hadisesi genel olarak üzücü bir olay olarak kabul edilip, Yezid Sünni cemaat
içerisinde sıklıkla yerilse ve Sünnilikte isim olarak neredeyse hiç
kullanılmasa da, Şia'dakine benzer bir şekilde Kerbela Olayı her yıl törenlerle
anılmaz.
3.Şia'daki
çeşitli mezheplerde bulunana benzer bir Mehdi inanışı yoktur.
4.İmamet
anlayışının farklılığı sebebiyle herhangi bir imamet silsilesi de
bulunmamaktadır.
5.Şia'da
birçok mezhebin kabul ettiği imamların üstün akli kabiliyeti, bilgi ve hikmeti
olduğu, günahsız ve hatasız oldukları gibi fikirler Sünnilikte bulunmaz.
6.
Şia'da çoğunluk imamların sözlerini de hadis külliyatından sayarken Sünnilikte
hadis külliyatı sadece Hz.Muhammed'in sözlerini ve eylemlerini kapsar.
SUNNİ
MEZHEPLER
Sünnilerin
takip ettikleri akide (inanç) mezhepleri üç tanedir: Matüridilik, Eş'arilik ve
Selefiyye.
Ehl-i
Sünnette yaygın olan dört büyük fıkıh mezhebi bulunur: Hanefilik, Şafiilik, Malikilik ve Hanbelilik
1.
HANEFİLİK :
Ebu
Hanife'nin metodu akılcı bir yaklaşım izler ve Sünn fıkıh mezhepleri arasında
bir fıkh yol olarak kıyasa en çok değer veren mezheptir. Ayrıca fıkıh
mezhepleri arasındaki en liberal mezhep olduğu görüşürü yaygındır. Her ne kadar
mezhebin kurucusu olarak Ebu Hanife ismi zikredilse de, mezhebin gelişiminde
Ebu Hanife'nin iki öğrencisi Ebu Yusuf ve Muahamamed bin Hasan eş-Şeyban'nin
rolleri büyüktür ve bu iki imama birlikte imameyn lakabı takılmıştır. Nitekim
Haneflikte daha sonraları, imameynin ortak görüş belirttiği ve görüşlerinin Ebu
Hanife'den farklı olduğu durumlarda, imameynin görüşleri kabul görmüştür. Orta
Asya ülkelerinde, Hindistan, Pakistan ve Afganistan gibi ülkelerdeki Sünni
nüfusta yaygın olan Hanefilik, ayrıca Orta Doğu'da Türkiye ve Irak gibi
ülkelerde de oldukça yaygındır.
Yapılan
eleştiriler:
Aklın,
Nakli delillerin önüne geçirilmesine ve Kıyasa şiddetle karşı karşı olanlar
,Ebu hanifeye şiddetle karşı çıkmışlardır.Bunlara Hadis ehli denir.Nitekim
bilinen odur ki Ebu Hanife Ehl-i Reydir. Kıyas ve aklı, naklin önüne geçirmede
uzman hatta mucididir diyebiliriz.
Ahmed
ibni Hanbel(r.a)`de şöyle demiştir:
"Ebu
Hanife ve ashabı hadis konusunda
cahildirler"(4) Ahmed ibni Hanbel(r.a)`in daha sonra bu tenkidi
tavrından vazgeçtiğini gösteren bir ifadesi mevcuttur. Şöyle ki: "Şafii
gelip aramızdaki ihtilafı kaldırıncaya kadar Hanefilerle
lanetlesirdik."(5)
4- Darakutni-sunen 1/324
5- Tahanevi-Kavaid S:384
İbni
Ebi Şeybe (r.a) de El musannef isimli eserinde "Ebu Hanife`ye
reddiye" isimli bir bab açmış, 125 meselede Ebu Hanife`nin hadislere
aykırı hüküm verdiğini ileri sürmüştür.
Darakutni
(r.a) süneninde "Ebu Hanife (r.a)`e hadiste zayıftır" demektedir. Darakutni
(r.a)`in Şafii mezhebine karşı tarafgirliği ve Hanefi mezhebine karşı husumeti
meşhurdur.
İmam
Buhari Ebu Hanife hakkında demiş ki:
1-
"Güvenilmez Adam." (Tarihul Kebir c. 8 s.81)
2-
"Sapık Mürcie Mezhebinin Mensubu." (Tarihul Evsat c.2 s.93)
3-
"Küfründen dönmesi için iki defa tövbeye çağrılan adam." (Kitabuz
Zuafa s.132)
Süfyan
bin Uyeyne, Ebu Hanifenin Ölüm haberi kendisine gelince şöyle demiştir:
"Allah
ona lanet etsin! İslam'ın can damarlarını, bir, bir kopardı. Müslümanlar
arasında ondan daha şerir biri doğmamıştır." (İbni Abdulbirr, El İntika
s.149-150)
İbnül
Carud ise Ebu Hanifeyi tanıtırken şu korkunç sözü söylüyor: "Müslüman olup
olmadığı tartışmalıdır." (El İntika s.150)
Bir
diğer Mezhep İmamı olan İmam Malik ise şöyle demiştir:
"Ebu
Hanife, İslam bünyesinde doğan en şerir varlıktır. Bu ümmete, fikirleri yerine
kılıçla vursaydı daha iyi olurdu." (El İntika s.150)
Abdullah
Bin Mübarek ise şöyle diyor:
"Biz
önceleri onu tanımıyorduk ve sohbetlerine devam ediyorduk. Ne zaman ki onu
yakından tanıdık kendisini terk ettik."(s.151)
Bu
eleştiriler konusunda Fettullah GÜLEN in görüşleri:
"Bütün bunlara rağmen ben bir şeye hep
hayret etmişimdir ki o da, İmam Buhari ve Tirmizi gibi ayrı bir büyüklüğün
sembolü olmuş insanların Hz. İmam'ın fâikiyetini bir türlü kabullenememiş
olmalarıdır. Vâkıa İmam Tirmizi daha çok hocasının tesirindedir; ama İmam
Buhari'nin, onun hakkında -söylediği kadar bile olsa- bir şey dememesini çok
arzu ederdim. Çünkü ondan dolayı hadisçiler arasında Ebu Hanife'ye karşı bir cereyan
oluştuğu söylenebilir. Ancak bu tavır hepsinde yoktur; mesela, hemen hemen aynı
asırda yaşayan İmam Tahavî, çok meselede İmam Buhari'den aşağı değildir ve çok
erken dönemlerde hadislerdeki müşkilleri çözme adına hayranlık uyarın bir
insandır. Hatta onun müceddid olduğunu söyleyenler bile olmuştur. İşte bu büyük
imam, bağlı bulunduğu mezhep anlayışını bırakıp Hanefi mezhebini tercih
etmiştir."
2.
ŞAFİLİK :
Şafilik
ismini el-Şafi (Muhammed bin İdris Kureyş) isimli fıkıh alimden alan bir Sünn
fıkıh okuludur. Gerek Ebu Hanife gerekse Malik'ten (Malik bin Enes) oldukça
etkilenmiş olan el-Şafi aynı zamanda Usül'ül-Fıkıh yani Fıkıh Usülü ilminin de
kurucusudur. İtikadda Şafiler Eşariliği takip ederler. Bugün Şafiilik Mısır,
Somali, Yemen, Hicaz, Endonezya, Malezya ve Etiyopya gibi birçok ülkede
yaygındır. Ayrıca Hindistan'ın bazı bölgelerinde de Sünni Müslümanlar arasında
yaygın bir mezheptir.
3.MALİKİLİK
:
Maliklik
ismini fıkıh alimi ve hadis alimi (muhaddis) olan Malik bin Enes'den alan bir
Sünni fıkıh mezhebidir. Temel fıkıh kaynaklarına yaklaşımı Ebu Hanife'ninkine
benzemektedir. Her ne kadar re'y ve kıyasla hiç hükmetmediği iddiaları doğru
olmasa da, re'y ve kıyası sık kullanmamıştır. Malik icmayı diğer alimlerden
daha sık kullanmıştır ve Maliklikte icma diğer mezheplere oranla daha sık
kullanılagelmiştir.
Ayrıca
sahabe kavli, sahabelerin icraatları ve maslahatlar Malik mezhebinde diğer
mezheplere oranla daha önemli bir kaynak teşkil eder ve daha önemli bir yere
sahiptirler. Bugün dört mezhepten üçüncü en büyüğü olan Maliklik özellikle
Kuzey Afrika ve Batı Afrika'da yaygındır.
4.HANBELİLİK
:
Sünn
fıkıh mezheplerinden Hanbellik adını fıkıh alimi ve muhaddis Ahmed bin
Hanbel'den almaktadır. Ahmed bin Hanbel aynı zamanda Seleflik ekolü içinde
önemli bir yere sahiptir. Hanbellik mantık metodolojilere en düşük önemi veren
fıkıh mezhebi sayılabilir; nitekim özellikle ilk dönemlerde çoğu akılcı metod
ve fikri reddetmişlerdir. Eğer bir hususta Kur'an'da ve sahih hadislerde bir
karar bulunmuyorsa sahabe kavline, eğer sahabe arasında bir ihtilaf varsa
Kur'an ve Sünnet yönünden en güçlü olan tarafın kararına uyulur. Eğer bunların
hiçbiri mümkün değilse fakat zayıf bir hadisin varlığı mümkünse, zayıf hadisi
takip edilir. Eğer bu da mümkün değilse, en son çare olarak kıyasa başvurulur.
Bugün özellikle Arap yarımadasında yaygın olan mezhep aynı zamanda tarih
boyunca farklı ekolleri etkilemiştir. Örneğin çağdaş Vahhabilik hareketi
Hanbellikten büyük ölçüde etkilenmiştir.
5.
ZAHİRİYYE :
Bugün
müntesibi bulunmayan fakat birçok konuda hala etkilerini sürdüren bir başka
fıkıh mezhebi de Zahiriyye'dir. Bazen belirli tarih dönemler için Sünn gelenek
içerisindeki beşinci fıkıh mezhebi olarak anıldığı da olur. Kurucusu Davüd
el-Isbehan olan mezhep, fıkıhta akl metodların çoğunluğunu reddetmesi ve
nassların (ayet ve hadislerin) görünen anlamlarını (zahir anlamlarını) temel
alması sebebiyle Zahiriyye olarak adlandırılmıştır. Mezhebin gelişiminde büyük
rol oynamış ve özellikle Endülüs'te yayılmasına sebep olan başlıca alim ise
İbn-u Hazm'dır. Her ne kadar etkisini yitirse ve zaman içinde kitlesel
varlığını kaybetse de, 20. yüzyılda da çeşitli fıkh eserleride Zahir etkisi ve
fıkıh anlayışı devam etmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder